Perşembe, Mayıs 27

yokum mu?

Bilmiyorum ki yokum sanki. Yokum gibi. Ya yokum ya da tekim gibi. Öyle bir an var mesela, öyle bir an ki içimi süpürüyor. Muhtaciyet merhaba. Neye bilmiyorum, hoşgeldin. Gözlerim kanlandıydı ya, o zaman gelecektin işte. Bir de yatarken mesela. Öyle acı ki. Anlatamadığım gibi. Oturuyor böyle ne bilim. Diyorum ya sanki yokum gibi. Büyük bir yerdeyim sanki. Küçüğüm. Tekim. Yokum mu?
Tereddütlerim açık mı kalmış, alamadım uykumu bugün mide krampımın ellerinden. Bir takım revizyonlara gidilmesi ve haftada en az 2 kere sabah kahvaltısında yumurta yenmesi gerekiyormuş. Cehalete saldıran bilginin eksiği yumurtada mı ki? Rafadan mı kayısı mı yağda mı? Tereddütlerimi siyah kazağımın koluna siliyorum. İnsanın kendini iyi hissetmediği zamanlarda kendini dışarı atması, sahile inmesi veya ne bileyim en azından bir hava alması icap eder imiş. Ense kökünden kuyruk sokumuma doğru hava giriyor o şarkıyı dinlediğimde yine. Hep böyle olur. O şarkıyı her dinlediğimde böyle olur. Ve kendimi dışarı atmam. Böyle zamanlarda kendimi içeri atarım. Tereddütlerim içeri girsin diye de her ihtimale karşı kapıyı açık bırakırım. Olabiliyor. Yaprakların damarları olduğu gibi. Bir de kaldırım taşlarına sakız yapışır.