Çarşamba, Temmuz 4

şaşırmaktan yorulun, çıkıyoruz.

çağımızın ciğerli hastalığı. veba. ölümcül. iç.

bir bakan çıkıyor, tüm iç organlarını bir ağız dolusu açtığı delikten bizlere gösteriyor,
berisindeki cemaat alkışı koparıyor,
sağındaki gazeteci ağzından çıkan sinekleri bir entomoloji laboratuvarına götürüyor,
yayın yönetmeni sineğin bağırsaklarını edep yerlerine sürüp sürmanşet ağzımıza sokuyor,
yanımdaki amca gazetenin artakalan kısmından yolda yürüyen bir kadının sallanan poposuna ve teşhir addettiğimemelerine bakıyor,
kadın topuklu ayakkabılarını sinirle vuruyor yanından geçerken bir kürtün,
kürt bir ağız dolusu küfür savuruyor otobüs şoförüne,
şoför el ele otobüse binen genç çifti uhrevi bir gezegende taşlıyor,
genç çift otobüste kitap okuyan adamı bir zaman bir yerde geyik malzemesi yapmak üzere cebine atıyor,
adam candan bakıp türbanlı kadının inancına mumdan kalelerle yanık izi bırakıyor,
kadın telefonda arkadaşına ben o orospu ile çalışmam diyor,
orospu karton toplayanların üzerine üzerine sürüyor arabayı,
geri dönüşüm işçisi insanlığından utandığı her ana bir çay demliyor,
çay benim, bizim, sizin, bizlerin ve sizlerin ince derisine dökülüyor,
yanık tedavisi için doktorlar sağlık karnesini yetersiz bulup bizi eve ve acıya sevk ediyor,
evde klavye faşistlerine, klavye faşistlerine hakaret eden faşistlere, tüm faşizan söylemleri bir diğer grubun götüne sokup yellendirenlere değiyor kolum bacağım,
susuyorum...

yargılanan,
yadırganan,
kızan,
kızılan,
yanan,
yakan...
iç içe kanıma oynuyor.

tebrikler!
tam olarak kime, neye, nasıl ve neden katlanamadığını anlamaya çalışırken beynimin kıvrımlarımdan yere düşüyor, dizimi yaralıyorum.
nasıl ya? diyorum.
hep ama.
nasıl?

oya oya,
altını onun bunun şunun,
şaşırmayalım diye mi yapıyorlar,
şaşırmaktan yorulup ölelim diye mi
bilmiyorum ama işe yaramıyor.
şaşırıyoruz.
yavaş yavaş da...
her şey böyle başlıyor.
ve hep.
çok da küfür var bildiğimiz,
susuyoruz çağrışımında.