Pazartesi, Şubat 13

hayal

bu yaşımda benim için karahindiba ne ise onun için de uçurtma oydu sanırım. çünkü bir karahindiba ile kolon da dahil olmak üzere tüm uçarı kanser hücrelerini dize getireceğimizi salık veren arka sayfa sağlık yazarlarının dediğine göre bir tutam karahindiba’nız var ise her şey yolunda demektir.

kuvvetli bir rüzgar olmasa da çocuklar uçurtma uçurmak istemişlerdi. keşke fizik bilmeseydim. bu sayede uçurtmaları sırtlanıp tepeye tırmanırken kemirgen iç görüm bu havada uçurtma uçmayacağına dair 7 ciltlik eserini hiçbir zaman tamamlayamazdı. her şey için çok geçti. ilk, orta ve lise eğitiminin uygun gördüğü ölçüde mutlak gerçeklerle tanışmıştım.

tepeye vardığımızda ben ve diğer bir iki yetişkin, mevkimizin verdiği yaş ağırlığıyla çocuklara uçurtmanın uçma mekanizmasından bahsediyorduk. ve rüzgar şu şekilde geliyordu ve uçurtmanın eşit uzunluktaki kanatlarından kaldırıyordu ve bla ve bla ve bla.
çocuklarsa yalnızca uçurtmalara bakıyordu. yani en azından mutlak parantezleriyle çevrili menzilimizden gördüğümüz buydu. ipleri taktık ve heyecandan göz bebeklerinde dönme dolap çeviren çocukların eline tutuşturduk. bir uçurtma da ben aldım. rüzgarın şamarını yüzümüzde hissedene kadar koştuk ve uçurtmalarımızı havalandırmaya çalıştık. çok geçmeden bir iki ufak malzeme hatalı düşüş dışında tüm uçurtmalar gök semalarında dansa geçti. usulca salınırlarken bizler de bir taraftan kuşlara gıptamızı gerçekleştiren bu geometrik şekilleri yönlendirmeye çalışıyorduk.

emre. 5 yaşındaydı sanırım. uçurtmasının yularını itinayla kavrayarak yanıma yanaştı. gözlerindeki dönme dolaplar çoktan bağlı oldukları mekanik aksanlarda isyan çıkarıp eylem pankartlarını irin semalarında gezdiriyorlardı.

- biliyor musun? dedi. eğer uçurtmanın ipini yeteri kadar iyi tutamazsan sen de uçurtmayla birlikte havalanabilirsin. bu gerçek.

irindeki pankartlar yerini coşku çığlıklarına, başarı nidalarına çevirdi. yüzlerce kırmızı karanfil kökünden sökülüp yerçekimine selam çaktı. coşkulu kalabalık emre’nin çamlıca semalarında uçan kanatsız uygarlığını karnaval havasında karşılıyordu.

de işte, benim gözlerimim irinde, tüm x ve y’leriyle lise yıllarından salık verilen fizik denklemleri vardı. de işte ben uçurtmayla uçamayacağımla ilgili bir dakikada yüzlerce yerli yabancı makale okumuştum.

bugün uçamadım, yarın lambadan çıkan cin’e verecek cevaplarımı kaybettim.
bugün hayal kuramadım, yarın hayale cevap vermedim.

mutlak olduğu salık verilen tüm gerçekleriniz ya da gerçek olduğu salık verilen tüm mutlaklarınız bir uçurtmanın yularından, bir cinin lambasına kadar ırzıma geçmeden önce ben de katıksız hayal kurardım.

yine.

lütfen yine.

neyse…