Cumartesi, Haziran 26

mavi kuş ki bir suret baldır

bir bak bal, kanını tanıyorum senin. anlamaya çalışma bir defa da nolur meşrulaştırdıklarını. bir defa da bal, bir defa da nolur, kanını biliyorum senin.

böyle bir kere hatırlıyorum, benim gözlerim acımıştı. öyle güzeldi ki sureti sevginin, benim gözlerim yanmıştı. benim gözlerim bal, senin sevginin suretine ağlamıştı. görmedin mi sen beni. gözlerimin nasıl hayran damladığını. görmedin ki sureti sığmadıydı önünden demiryolu geçen balkonuma sevginin.
bal biz seninle mi gemiciyi bulmuştuk? gemici mi bizi, beni gemici, seni ben mi yıkamıştım denizde? sonra bir kuştu geldi. bir kuştu ki aklımda uçarkenki gülümsemesi kalmış. suretin işte bal, suretin ki o büyük, ordaydı. uçarken kuş, gülümsemesi dedim ya, oraya mı yapışmıştı. çok ağladı gözlerim.

çocukluk hayali bal, hiç geçmedi ki. bir bakacaksın dedi, bir bakacaksın uçmuşsun. dedem dediydi. uç demişti dedem. elimi tutmuştu bir de. uç demişti. ben dedemin gözlerine söz vermiştim ya. dedem bilir. hayalimi ellerime bir defasında sadece o verdi.
şimdi bal. ben dedeme söz verdim. koparmayacağım dedim. gözlerimle. sevginin suretine damlayan gözlerimle, o zaman da dedeme söz verdim.
uçamasam da dedim dede, ben kanatlarımı koparmayacağım. söz. böyle yürümek ayağıma dolansa da, söz verdim. gözlerimle.
senle bal. senle de verdik sözü gemici güvertede kanadımızı çektiğinde.

tepedeyiz bal. tepeden bir istanbul sureti. tepeden bir değirmen gölgesi. tepeden ki bir oyuz mu ayağımıza çekirgeler dolanıyor. bastıkça zıplıyor çocukluğumuz sağa sola. duruyorum. bakıyorum ardından kaçak sigaraları içtiğimiz otların gölgesinden yusuf'un bayırına doğru. sonra ya tepeden - oyuz gibi- bir değirmen gölgesine atlıyorsun sen. yürürken ayağına takılıyor, yavaşlatıyordu ya, havada değil. havada iki yana açılmış kanatların.
görüyorum! koparmamışsın bal!
dedem bizimle gurur duyacak!