Cuma, Ocak 14

kalbimin şen bülbülü

olmuşluğumu kabimle tutup babama uzattığımda ilk, kalbinin gururunda öten bülbülü göremedim. 
elbet duyardım gözlerinden yüzünü kaçırıp dökülmeseydi,
ellerini ellerime verip dudağının kenarındaki mesneviyi okusaydı.
ağzının gururunda açılan yaralar, olmuşluğumu reddetmeseydi duyardım elbet. 
ben o vakit, bülbülün sesini işitebilmek için bölündüm.
olmuşluğumu, ben o gün babamın kalbindeki gurura parazitledim.
olmuşluğum ki tabiatı o kadar küçük, kırılgan.
bülbülü duyup gülden nasibimi almak için köklendirmeden uzattım o ağacı.
aslolan, köksüzün kökünde, aslolan köksüzün gölgesinde içgüdüsel büyüdü.
ne köksüz onsuz ne aslolan köksüz kalabildi.

iktidarca onaylanmayan hiçbir varoluş, çoğunlukça meşru değildir.
meşru olmayan her varoluş, çoğunlukça kabul gören bir kopyasını yaratmaya mahkumdur.
bu mecburiyet, kontrolsüzce çoğalır, bölünür, her bölünme ilkin diğer parçalarca coşkuyla kutlanır.
bölünmüş, parçalanmış bir varoluş, hiçbir zaman kendi iktidarını yaratamaz.
ve tıpkı bir ökse otu gibi, kendine besin sağlayacak ulu bir ağacın egemenliğine girmek ister.
çokluk acıdır. 

Hiç yorum yok: