Salı, Ağustos 9

mavi kuş'a

Oyuz'un yamacında mısır püskülü sararken, ciğerimize çektiğimiz tedirgin keyif, ayağımıza dolandı uzunca.
babaannem ve dedem pekmezlikte keyif çayı içiyordu.
hamak boş, işgan erikleri acıydı.

çarkın çomağı kıymık olup eline battığında, toplumsal hassasiyetin en içten olmayanı ile sınanıyordun.
sızısı püskülü tutan ellerimi uyuşturdu.
koşarak kaçılamayan bir çatışmada, olanca mermimle ateş ediyorum ortasına,
yamaçta coşkulu kalabalık,
sessiz bir gürültüyle yadırgıyor savaşı,
biliyorum.

biliyorum yetilmesi anlamsız bir gerçeklik talebindeyiz,
kalabalığın gürültüsünden işleme alınmıyor.
geminin gövdesi suya battıkça şahsi başarılarımızın plaketlerini denize savuruyoruz,
sizin istediğiniz gibi olsun, ölme niyetinde değiliz.

etten kopan her meşru paket denize indikçe,
sahici bir sızı yaşanıyor,
biliyorum, büyütmesi zor nadide bir yan'nındı.
atmadıkça batan, attıkça eksilten, eksilttikçe çürüten bir gürültüde var olma hali,
aksine gücümüz yetmiyor.

çomağın sızısında kayıp olup yetişemedik,
sürecin kendisi başlı başına gürültüyü bastıracak bir alkışı hak ediyor,
tacını hakkaniyetle kendine teslim etmen gerek,
bir kanat boyu uçmak ne demek!
ben büyük bir alkış için ellerimi uyuşturuyorum.
hep.

Hiç yorum yok: